Bangkok (Tayland) Notlarım

Veeeee sonunda Asya'ya da gitmiş bulunuyorum. Çok ilginç tecrübeler ve anılarla karşınızdayım. Umarım Asya'ya gitmeyi düşünenlere faydam dokunur :)

Biz 3 kişi 2 ay önceden biletleri takip etmeye başladık zira Tayland ve Kamboçya Türkiye'ye uzak ülkeler, biletler de pahalı. Qatar hava yollarının 2 günlük %48 indirim olan kampanyasından yararlanarak kişi başı gidiş dönüş yaklaşık 1600 liraya biletleri aldık. Ben 1567, diğerleri 1700 oldu aslında ve arada sadece 1 gün var. Bu arada tarihleri de biletlerin uygunluğuna göre seçtik. İzin alma konusunda sıkıntımız yoktu, ama bütçemiz önemliydi. O nedenle hangi gidiş dönüş tarihleri daha uygunsa ona göre aldık biletleri. Tabi Pazar dönüşler aşırı pahalı olduğundan biz pazartesi akşamı döndük mesela. Bunlar küçük ama önemli taktikler. Yani arkadaşlar, eğer uzaklara yolculuk etmek istiyorsanız ilk yapmanız gereken bence gidiş dönüş biletini almak. İlla aylar öncesinden almanız gerekmiyor ama kampanyalardan faydalanmak önemli. Bu nedenle sıkı takip etmek, biraz zaman harcamak lazım. Örneğin ben hava yolu firmalarının sitelerine üye olup, mailler alıyorum ki kampanyalardan hemen haberdar olabileyim. Pegasus'un senede birkaç kez yaptığı %50 indirim müthiş oluyor mesela :D Skyscanner'ın da sıkça kullandığım bir uygulama. Oraya da istediğiniz lokasyon, tarihleri yazıp alarm kurabilirsiniz. Bu taktikleri verdikten sonra devam edeyim.

Öncelikle 3 kişi olduğumuz için arabayla hava alanına gidip orda bir yere park edip öyle gittik. Bu da bütçe açısından önemli çünkü otobüs biletleri son zamanlarda müthiş arttı. Ereğli-İstanbul arası kişi başı tek yön 60 lira! Biz ise gidiş dönüş kişi başı 65 lira harcadık bu şekilde :) Tek giderken bla bla da yapabilirsiniz, bu araba paylaşımı demek. Bunu başka bir yazımda yine anlatmıştım ama tekrar kısaca belirteyim. Gitmek istediğiniz yöndeki diğer kişilerle araçlarını ya da aracınızı paylaşıyorsunuz. Benzine ortak oluyor ve böylece hem yeni arkadaşlar ediniyor hem de masrafınızı düşürüyorsunuz. 

Qatar havayollarından memnun kaldım. Gerek pilotların iniş ve kalkışlardaki tecrübesi, gerek personelin güler yüzü, gerek yemekler, gerek uçaklar. E bir de Doha hava alanının büyük ve rahat oluşu. Ücretsiz internet ve quiet roomlar var hava alanında. O odalarda şezlong tipi koltuklar mevcut. Rahat, sessiz. Uçaktan aldığımız yastık ve battaniyelerimizle 4-5 saatlik aktarmalar hiç uzun gelmedi bize, güzelce uyuduk dinlendik. Tavsiye ediyorum. Yalnız epey pahalı. Gitmeden önce yanınıza sandwich yapın, püskevit bişiyler alın derim. Bizim yanımızda yiyecek o kadar çok şey vardı ki, zorlanmadık neyse ki. Zaten uçakta uçuş saatinize göre kahvaltı/ara öğün/ana yemek ile içecek servisi yapıldığı için o da pek hoş oluyor. Uçuş uzun ama film izleyin, uyuyun, yiyin, için, oyun oynayın derken geçiyor zaman. Tavsiyem yanınıza kalın havlu tipi çorap alın çünkü ayakkabıları çıkarıp rahat etmek istiyor ama yere basınca üşüyor. Giyim olarak da içinize ince üstünüze kalın bir şey giyin. Belli olmuyor bazen donuyor bazen yanıyorsunuz uçakta. Bu genel bir uçuş taktiği olsun. :)
Bangkok hava alanına inemedik daha değil mi hahha. İnince hemen çıkıp karşı caddede otobüsleri göreceksiniz, epey eski. S1 numaralı otobüse binmiştik biz sanırım. 1 saate Democracy Monument'a vardık. Trafik vardı biraz ve mesafe de uzun zaten. Kişi başı 60 THB ödedik, (biz gittiğimizde kur 0,12 idi) yaklaşık 7 lira diyelim.

İndiğimizde doğruca otele gittik. 22'de resepsiyonda kimse kalmıyor ama zile basarsanız gelirler dediler. O ilginç geldi, 24 saat biri olmalı bence. Oda ve otelin yeri fena değildi  verdiğimiz paraya göre. Adı Ratchadamnoen Residence. Hemen Democracy Monument yanında. Khao San Road'a yürüyerek 8-10 dakika. Biz gitmeden önce oranın merkez olduğu söylendiği için oteli ona göre seçtik ama açıkçası birdaha gitsem orda kalmam, nerde kalırım bilmiyorum ama haha. Gelelim o  sokağa. Bayağı ve ilginç. Tarif için ilk aklıma gelen kelimeler bunlar. Sokakta sağlı sollu yemek satıcıları ve barlar var. Her yer Avrupalı turist ve onlara bir şeyler satmaya çalışan asyalılar. Buraya kadar her şey normal. Ama barlar, çevresindeki insanlar, tavırlar, müzikler, ortam çok bayağı idi. Sevmedim. Ayrıca sokak kötü bir sos/baharat ve çiş kokuyordu. Şehir kokuyor derlerken abartıyorlardır diyordum ama evet nerdeyse öyle cidden. Yani tabi ki şehrin hepsi kokmuyor ama hangi ara sokağa girseniz nefes almak güç o farklı yemek kokuları ve çöplerden ötürü. Ara sokaklar hep çöp. Çöp bidonları değil devasa sepetler var çöpler için. Ağızları açık yani ve hiç temizlendiklerini sanmıyorum. O nedenle kafam kadar hamam böcekleri cirit atıyor. Gerçi onları da kızartıyorlar :( Evet şimdi o konuya geleyim.

Kızarmış akrep, kurtçuk, kurbağa, örümcek, hamam böceği, yılan gördüm!!!

Ben tezgaha yaklaşamadım bile bırak deneyeyim. Ama yiyeni yadırgamam zira Türkiye'de de maşallah inekler, koyunlar, kuzular, tavuklar, yeri geliyor tavşanlar, ördekler, her türlü balık, midye vs., işkembe, kokoreç yeniyor. Mumbar dolması diye bir şey var ya bu ülkede de. Kültür işte veya yaşam şartları bilemiyorum. Sosyolojik tespitte bulunacak bilgiye sahip değilim bu konuda. Ama söylemek istediğim şu: AÇ KALDIK!! hahah. Ben ki onca ülke gezdim, hiç bu kadar zorlanmamıştım. Korkmayın, yani her yerde Mc Donalds var ama ben Türkiye'de bile onu yemezsek gezerken yemem. Gittiğim yerlerdeki yemekleri tatmalıyım dediğim için aç kaldım haha. En meşhur yemeği Pad Thai. Noodle, sebzeler, deniz ürünü veya tavuk (tercihinize göre). İyi hoş da zencefil hiç olmuş mu ona şimdi? Bi de lemongrass diye bir bitki var. Beni çok rahatsız etmedi ama arkadaşlarım onlar yüzünden aç kaldılar bi miktar. Fotoğraftaki Pad Thai. Tayland'daki en meşhur, sokaklarda, restoranlarda en çok rastladığımız yemekti. Noodle, sebzeler ve ya tavuk ya deniz ürünü koyuyorlar içine tercihe göre ve sokakta bu yemek 60-70 THB yani 12-13 lira. Restoranda ise iki katı. Yemek konusunda Tayland ucuz değil bence. Sağdaki fotoğrafta ise spring rolls var! Onların içinde ister et ister peynir ister sebze oluyor. O nedenle sevdim. Ancak çok yağlı. Yanında ise tatlı acı sos var, ona bayıldım hatta gelmeden marketten kendime de aldım. Patates kızartıp yanında sunulabilir mesela. Tavukla ya da. 
Bangkok'taki görülmesi gereken tapınaklar başlıca şöyle: Grand Palace, Wat Arun ve Wat Pho. Hepsi çok özel olmakla birlikte ben en çok Wat Pho'yu sevdim içerisindeki Yatan Buddha Heykeli'nden ötürü sanıyorum. En ihtişamlı, en görkemli, en etkileyici o geldi bana. Boyu 46 metre ve yüksekliği 15 metreymiş. İçeride bir miktar bağışla içerisi bozukluk dolu olan taslar alıyorsunuz elinize ve iyi dileklerde bulunarak tasların içerisine atıyorsunuz. Yani biz öyle yaptık. Dua filan okunması gerekiyorduysa yapamazdık zira :D O sırada yankılanan ses çok farklıydı ve zaten o amaçla yapılan bir ritüelmiş okuduğum kadarıyla. Wat Pho'ya giriş ücreti kişi başı 100 THB. 17:30'a kadar açık.



Grand Palace ise 15:30'a kadar açık. Planlarınızı bunları göre yapmanız gerekebilir diye belirtmiş olayım. Bu üç tapınaktan Grand Palace ile Wat Pho birbirine çok yakın. Wat Arun'a gitmek için ise Wat Pho'dan yürüyerek bota gidiyosunuz 5 dakikada. Ordan 1 dakikada botla direk Wat Arun'a geçiyorlar sizi. Bot ücreti 4 Baht kişi başı. Oldukça eski botlar. Nehir oldukça pis. Ama her yerde nilüferler büyümüş. İlginç ve hoş görüntüler oluşturuyor. Ancak hava aşırı sıcak ve nem çok nem. Nem olmasa iyi de :D Orada bulunduğumuz 12 gün boyunca 1 kez yağmur yağdı sadece ve öyle bildiğimiz yağmurlar gibi değil işte, muson. Puket'teydik. İçimizde bikiniler, denizden dönüyorduk. Hava çok sıcaktı, bir anda gök gürledi. İnanmadık, yanlış duyduk sandık ahah. Tur bakıyorduk o sırada ve bakmaya devam ettik. 10-15 dakika geçti geçmedi yağmur başladı ama ne yağmur. Hiç öyle büyük damlalar görmemişsinizdir. Tabi Burcu durur mu nasılsa az önce ıslaktık mantığıyla çıktım yağmur altına. 30 saniyede sırılsıklam oldum :D


Tayland kralının yaşadığı söylenen Grand Palace alanında birçok önemli tapınak bulunuyor. Bu nedenle girişte giyim çok önemli. Kapıda ve içeride görevliler sürekli kontrol ediyorlar. Erkeklerin şort giymesi yasak. Kadınlar dizde olacak şekilde elbise olabilir. Ama kadınların da omuzları açıkta olmayacak. Genel olarak dikkat ettikleri dizler ve omuzlar aslında. 35 derece sıcakta cıbıl cıbıl takılırken iyi olmadı bu tabi. Hemen girişin karşısında dükkana yönlendiriyorlar, orda şalvar tipi filli renkli pantolonlar var. 150 Bahttı. Fotoğrafta üzerimdeki beyaz kısa kollu filli bluz da öyleydi. Durduk yere zarara girdik çünkü ikisini de ilerde giymeyiz :D Giriş ücreti ise kişi başı 500 THB. Bilet içeriye girdikten sonra alınıyor ve sadece nakit baht kabul ediliyor. Biz kredi kartı geçer sandık, bir daha çıkıp para bozdurmamız gerekti. Bence bu alana kesinlikle bi turla girilmeli. Ya da audio guide alınmalı. Aksi takdirde bir şey anlamadan, hızlıca geçip giderek bitiyor. En üzerinde durulması gereken konulardan biri de tapınaklarda sessiz olunması, saygı gösterilmesi, uyarılara uyulması. Zaten her yerde görevliler var bir yanlışlıkta hemen uyarıyorlar. Aşağıda görülen ise birçok yerde karşımıza çıkan Dvarapala (guardian, protector). Kapılarda olup içeriyi koruduğuna inanılıyormuş. Çok farklı yüzleri, renkleri tipleri vardı gezi boyunca karşımıza çıkan. Bazıları hüzünlü bakıyordu bazıları neşeli. İlginçti.
Bu da ilk kez Küba'da görüp bayıldığım bir ağaçtı, Bangkok'ta da karşıma çıktı. Kökleri tekrar dallarına dolanıyor gibi, çok ilginç.

Bangkok'ta ertesi gün sabah erken kalkıp önce yüzen pazara gidelim dedik. Yüzen pazarlar  birkaç tane var. Geneli öğlene kadar açıkmış. Biz de öyledir diye sabahın köründe kalktık ama o kadar kasmaya gerek yokmuş. Biz 1 de ayrılırken hala açıktı, kalabalıktı oralar. Biz Khlong Lat Mayom'a gittik. Bot turuna katıldık, 1.5 saat sürdü ve kişi başı 100 baht ödedik. Nehirde tur sırasında timsah gördük :) Tur sırasında sağlı sollu su üzerine kurulmuş barakalarda yaşayan bir sürü insan gördük. Öyle kötüydü ki evlerin durumu.


Bunlar dışında Bangkok'ta bir akşam bana doğumgünü pastası kestik. 2 hafta önceydi aslında doğumgünüm ama böyle bir sürpriz yapıldı. Gittiğimiz cafenin adı The Fabulous Dessert Cafe idi. Özellikle ismini vermemin nedeni ise, Bangkok'ta sokakta yürürken bir pastaneye kolay rastlamamanız. Bir Türkiye, bir Fransa gibi değil yani. Burayı foursquarede gördük ve yerini çok zor bulduk. Arayıp bulamadık önce ve tam vazgeçmek üzereyken Murphy imdadımıza yetişti. Bir pasajın içindeki bu küçük dükkana bizi çekti resmen, görmemiz imkansızdı :D Minik, çalışanlarının ilgili olduğu, güzel müzikler çalan bir yer. Avrupa esintileri var dekorasyonda, müzikte, her şeyde. Pastaları fena değildi ancak içecekler iyiydi. Tavsiye ediyorum. :)


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Karadeniz Ereğli'de İyi Yemek Yiyebileceğiniz Mekanlar

Tayland-Fil Safarisi (Yapmayın nolur)

Sakız Adası-Chios (Yunanistan) Notlarım