Sakız Adası-Chios (Yunanistan) Notlarım
Türkiye'de Sakız Adası dediğimiz, ismi orjinalinde Chios (okunuşu:hios) olan Yunanistan'ın 5. büyük adasına gittik. Öncelikle Sakız'ın göze çarpan ilk 5 özelliğini paylaşmak istiyorum sizlerle. Buyurunuz efenim:
1- Diğer Avrupa şehirleri ya da Türkiye'nin kıyı şeritlerine göre ucuz (Örneğin aynı günlerde Cunda'da veya Alaçatı'da karides 45-50 lirayken burda 4,5-5 euroydu (30-35 lira).
2- Sakince bir yer, gece hayatı isteyenlere uygun değil. Yani barlar, meyhaneler bol. Ama kop kop mekan hiç görmedik biz.
3- Denizi, kumsalları ortalama. Deniz, kum, güneş tatili için çok daha güzel yerler var. Örneğin Rodos adası ya da Datça gibi. Buranın plajı sıradandı bizim için.
4- İngilizce bilmeyenler için ideal. Her yerde Türkiye'den turistler, mekanlarda Türkçe menüler vs. var.
5- Deniz ürünlerini güzel yapıyorlardı ve alkol ucuzdu. O nedenle yiyip içip sakince takılmak için ideal.
1- Diğer Avrupa şehirleri ya da Türkiye'nin kıyı şeritlerine göre ucuz (Örneğin aynı günlerde Cunda'da veya Alaçatı'da karides 45-50 lirayken burda 4,5-5 euroydu (30-35 lira).
2- Sakince bir yer, gece hayatı isteyenlere uygun değil. Yani barlar, meyhaneler bol. Ama kop kop mekan hiç görmedik biz.
3- Denizi, kumsalları ortalama. Deniz, kum, güneş tatili için çok daha güzel yerler var. Örneğin Rodos adası ya da Datça gibi. Buranın plajı sıradandı bizim için.
4- İngilizce bilmeyenler için ideal. Her yerde Türkiye'den turistler, mekanlarda Türkçe menüler vs. var.
5- Deniz ürünlerini güzel yapıyorlardı ve alkol ucuzdu. O nedenle yiyip içip sakince takılmak için ideal.
Şimdi Chios ile ilgili aldığım notları, çektiğim fotoğrafları paylaşmak istiyorum sizlerle:)
Öncelikle Çeşme merkezden kalkan feribotlarla 45 dakikada adaya ulaşabiliyorsunuz. Burda hemen bir ipucu vereyim size, duyduk duymadık demeyin!! Arabalı feribota gidiş-dönüş bileti 25 euro, hızlı olan ise 30 euro. Limana gittiğinizde eğer hızlı giden feribot kalkmadıysa hemen ona alıyorlar sizi. Feribot ayırt etmiyorlar yani. Limana biraz erken giderseniz hem hızlı olana binersiniz hem 5 euro cepte :) Bu arada feribotta çay 10 lira, su 5 lira o nedenle binmeden önce yanınıza yiyeceğinizi, içeceğinizi alın derim.
Chios'ta feribottan indiğiniz yer adanın merkezi. Yani merkez doğrudan limanın çevresi. Hemen limanın karşısında 3-5 araç kiralama ofisi var. Biz gitmeden 1 ay önceden internetten araştırdık ancak otomatik araç kalmamıştı. Eski ehliyetlerle ne araba, ne motor kiralayabiliyorsunuz, o nedenle gitmeden önce ehliyetinizi değiştirmenizi öneririm. Bu arada girdiğimiz ofislerde günlük otomatik araçların 50 eurodan başladığını gördük, bayram zamanı diye daha pahalıymış, bilginiz olsun.
Chios'ta feribottan indiğiniz yer adanın merkezi. Yani merkez doğrudan limanın çevresi. Hemen limanın karşısında 3-5 araç kiralama ofisi var. Biz gitmeden 1 ay önceden internetten araştırdık ancak otomatik araç kalmamıştı. Eski ehliyetlerle ne araba, ne motor kiralayabiliyorsunuz, o nedenle gitmeden önce ehliyetinizi değiştirmenizi öneririm. Bu arada girdiğimiz ofislerde günlük otomatik araçların 50 eurodan başladığını gördük, bayram zamanı diye daha pahalıymış, bilginiz olsun.
Zamanı değerlendirmek istiyorsunuz ve ne yapacağınız bilmiyorsunuz. Bu durumda size önereceğim bir yer var. Değirmenlerin olduğu yere 100 m geride kalan Cenevizlilerden kalma bu kalıntılara lütfen gidin. Ayaklarınız suda o tarihin içinde oturun, fotoğraf çekin, denize girin hatta deniz gözlüklerinizi alın yanınıza.
Adada bolca Türkiye'den turist vardı, hatta Yunanlılar da az çok Türkçe öğrenmişlerdi. İngilizce bilmeyenler için rahat bir yer anlayacağınız. Türk rehberli günlük turlar da var. Deniztour var mesela, onların 20 euroya günlük güney ada ya da batı ada turları var. 2 turu aynı anda alınca 2.si %50 indirim oldu. 30 euroya ikisine de katıldık biz aracımız olmadığı için.
İlk günkü turumuzda damla sakızı ağaçlarını görme, dokunma, koklama fırsatımız oldu. Sakız Adası dünyadaki tüm damla sakızı ihtiyacını karşılıyormuş. Sakız ağaçlarından erkek olanlar damla sakızı üretiyormuş. Onların altlarına mermer tozu dökülüyormuş. Onun da nedeni akan sakızların toprağa karışmaması, mermer tozunun üzerinde kalması ki kolay toplanması ve heba olmaması gibi sebeplermiş. Tabi sakızlar toplandıktan sonra defalarca yıkanıyormuş. İlginç olan şey, sırf bundan geçim sağlayan köyde bile damla sakızı ile ilgili hediyelik azdı. Bolca mastika vardı (alkol oranı %45 civarı olan sert bir içki) ve ben bayıldım tadına kesinlikle tavsiye ediyorum. Bir de damla sakızlı lokum var ki bizdeki lokumdan farklı biraz, fazla şekerli geldi bana, sevmedim. Çeşme'de ise o kadar çok hediyelik vardı ki. Dondurması, çeşit çeşit lokumları, saf damla sakızı filan her şey satılıyordu.
Adada Ağustos'ta hava 40 derece mi neydi, mahvoldum sıcaktan. Ve o sırada imdadıma bu damla sakızlı gazoz yetişti ki çok güzel bir şeydi ya, hafif tatlı ve ferah. Oh mis!
Adada Ağustos'ta hava 40 derece mi neydi, mahvoldum sıcaktan. Ve o sırada imdadıma bu damla sakızlı gazoz yetişti ki çok güzel bir şeydi ya, hafif tatlı ve ferah. Oh mis!
Turlarda ayrıca Mesta, Pirgi, Anavatos köylerini görme fırsatımız oldu. Ben en çok Mesta'yı sevdim. Ama hepsinin dokusu, hikayesi farklı tabi. Örneğin Anavatos Köyü, dışarıdan sur gibi görünecek şekilde inşa edilmiş. Gerçi şu an o surlar yıkılmıştı. Köyün içi de korsanlardan korunmak amacıyla labirent şeklinde yapılmış. Korsanlar istila etse bile içeride kaybolup yine de kazanamazlarmış. Şu an orada yaşayan tek bir köylü kadın varmış. Ona çok şaşırdık çünkü köy dağın tepesinde ve çevrede başka hiçbir yerleşim yok.
2. günkü turumuzda gittiğimiz Mesta Köyü, Sakız'daki en eski ortaçağ köyüymüş. Burada evler birbirine aşırı yakındı, birinin çatısından diğerine atlanabilecek şekildeydi hepsi. Bu da yine korsanlar köye geldiğinde, bunu haber alan köylüler önce köyün giriş ve çıkışında yer alan birer kapıyı kapatıyorlarmış. Sonra çatılardan atlaya atlaya kulede toplanıyorlarmış. Kulede saklanıp korsanların şehirden gitmesini bekliyorlarmış.
Bu köy de labirent gibi yapılmıştı, sokaklarında kaybolmak çok keyifliydi.
Ayrıca evlerin önleri, sokaklar rengarenk. Bolca çiçek var, evlerin kapılarına kurutulmak için domatesler asılı. Köyün meydanında güzel bir dondurmacı ve gezilecek güzel bir kilise var. 1 saat keyifle geçirilir burada hatta 2 saat belki.
Son olarak Pyrgi Köyü'ne gittik. Orası bir ortaçağ köyüydü ve özelliği evlerin üzerindeki geometrik desenlerdi. Bu desenler evlerin üzerine yapılan bir boya sonrasında tekrar üzerine kireç ile kapatılması ve sonrasında kazınması yoluyla yapılıyormuş. Bunu yapan ustalar artık pek hayatta kalmamış, yitip gidecek bir sanatmış artık, rehberimiz öyle söyledi.
Anavatos Köyü |
Mesta Köyü |
2. günkü turumuzda gittiğimiz Mesta Köyü, Sakız'daki en eski ortaçağ köyüymüş. Burada evler birbirine aşırı yakındı, birinin çatısından diğerine atlanabilecek şekildeydi hepsi. Bu da yine korsanlar köye geldiğinde, bunu haber alan köylüler önce köyün giriş ve çıkışında yer alan birer kapıyı kapatıyorlarmış. Sonra çatılardan atlaya atlaya kulede toplanıyorlarmış. Kulede saklanıp korsanların şehirden gitmesini bekliyorlarmış.
Bu köy de labirent gibi yapılmıştı, sokaklarında kaybolmak çok keyifliydi.
Ayrıca evlerin önleri, sokaklar rengarenk. Bolca çiçek var, evlerin kapılarına kurutulmak için domatesler asılı. Köyün meydanında güzel bir dondurmacı ve gezilecek güzel bir kilise var. 1 saat keyifle geçirilir burada hatta 2 saat belki.
Bir diğer dikkat çeken konu bir cafeye ya da restorana oturduğunuz anda masaya su gelmesi. Önce biraz soluklanın demek gibi, çok hoşuma giden bir kültür oldu bu benim. Bunu kafeler ücretsiz yapıyor. Ancak bazı tavernalarda, restoranlarda hesaba 1.5 euro yansıtabiliyorlar (1.5 litre su için). Bilginiz olsun.
Aşağıda fiyat-performans değerlendirmesi yapıp en beğendiğimiz restoranın mönüsünü bulabilirsiniz. Yeni sayılırmış burası. Hizmeti çok iyiydi, yemekler hızlı geliyor. Ayrıca oldukça lezzetliydi her yediğimiz. Fiyatlar da diğer gittiğimiz meyhanelere oranla daha düşüktü. Liman boyunca uzanan restoranlardan biriydi bu. Tavsiye ediyorum.
Adanın en sevdiğimiz yanı meyhaneleri oldu. Türkiye'ye kıyasla uygun ve oldukça leziz deniz ürünleri yapıyorlar. Ayrıca alkol de gayet ucuz. Örneğin karidesli risotto çok lezizdi (4.9 euro). Izgara ahtapot da öyle (7 euro).
Yoğurtlu şeyin adı "CACIKİ" yani bizdeki cacık. Ama burda yapılışı farklı, çok daha kıvamlı. |
Sebzeli karides ve soslu mantar. Özellikle mantar çok ilginçti. Kızartılmış, üzerine hafif tatlımsı bi sos dökülmüştü. Bayıldım! |
Hızlı bir kahvaltı ve bildiğim şeylerden yiyeyim diyenler için ıspanaklı böreğini tavsiye edebileceğimiz, merkezde bulunan bir kafe var (Άχνη & Κανέλλα). Lokması da meşhurmuş, ballı veya dondurmalısını gördük ancak aşırı tatlı görünüyordu. Sabah kahvaltıya gittiğimizden yiyemedik :D
4 gece kaldık biz Chios'ta, Kambos adlı bölgede. Kaldığımız iki ev de bu bölgedeydi ve ikisinin de kocaman bahçeleri vardı. Ayrıca avlusunda su kuyusu ve su değirmeni vardı. Biri Sirianis Family Rooms, diğeri de Voulamandis House. İkisinin de ev sahipleri çok tatlıydı, çok ilgiliydi. Her türlü ihtiyacımızı gidermek için çabaladılar. Bizi merkezden aldılar, şarj aletim bozuldu kendilerininkini verdiler. Restoranda yer ayırmak istedik, bizim için aradılar vs. İkisini de tavsiye ederim :)
Bu bölge adada en zengin Cenevizli ailelerinin ya da Yunanlı armatörlerin yaşadığı (12 büyük aile varmış zamanında), evlerinin taşları bordo-kahve olan (Timiana diye bir bölgeden çıkarılıp getirilmiş bu taşlar) çok güzel bir yerdi. Aşırı sakin, sessiz ama bir o kadar özel.
Kocaman bahçeli, avlulu evler vardı, çok yüksek duvarlarla örülmüştü. Bunun nedeni narenciye ağaçlarını soğuktan, nemden, rüzgardan filan korumakmış. Tüm bahçeler bir sürü limon, portakal, turunçgil ağaçlarıyla doluydu. İşte o evlerden birinin fotoğrafı aşağıda. Evin duvarlardan uzaklığına bakınca, bahçenin büyüklüğü tahmin edilebilir.
4 gece kaldık biz Chios'ta, Kambos adlı bölgede. Kaldığımız iki ev de bu bölgedeydi ve ikisinin de kocaman bahçeleri vardı. Ayrıca avlusunda su kuyusu ve su değirmeni vardı. Biri Sirianis Family Rooms, diğeri de Voulamandis House. İkisinin de ev sahipleri çok tatlıydı, çok ilgiliydi. Her türlü ihtiyacımızı gidermek için çabaladılar. Bizi merkezden aldılar, şarj aletim bozuldu kendilerininkini verdiler. Restoranda yer ayırmak istedik, bizim için aradılar vs. İkisini de tavsiye ederim :)
Bu bölge adada en zengin Cenevizli ailelerinin ya da Yunanlı armatörlerin yaşadığı (12 büyük aile varmış zamanında), evlerinin taşları bordo-kahve olan (Timiana diye bir bölgeden çıkarılıp getirilmiş bu taşlar) çok güzel bir yerdi. Aşırı sakin, sessiz ama bir o kadar özel.
Kocaman bahçeli, avlulu evler vardı, çok yüksek duvarlarla örülmüştü. Bunun nedeni narenciye ağaçlarını soğuktan, nemden, rüzgardan filan korumakmış. Tüm bahçeler bir sürü limon, portakal, turunçgil ağaçlarıyla doluydu. İşte o evlerden birinin fotoğrafı aşağıda. Evin duvarlardan uzaklığına bakınca, bahçenin büyüklüğü tahmin edilebilir.
Bölge merkezden yaklaşık 6 km uzaklıktaydı ve günde sadece 4-5 otobüs seferi vardı. Araç kiralayamadığımız için bu bölgede kalmak iyi olmadı. Taksiler de pahalı olunca koy koy gezme planımız yerle bir oldu maalesef. O nedenle ben ya merkeze yakın bir yerde kalmanızı tavsiye ediyorum ya da araç kiralamanızı.
Sakız'ın kumsalları hakkında çok bilgim yok zira 4 gün içinde 1 kez gidebildik. Tek hakkımızı en meşhur olan Karfas'tan yana kullandık ve pek matah değildi maalesef. Tertemiz, suyun renginin süper olduğu, dalgasız bir koy öğrendik: Agia Dynami Beach. Burda kafe, restoran yokmuş, bakir bir yermiş. Biz gidemedik, siz imkanınız olursa gidin mutlaka.
Son olarak bavula birkaç alkol atmayı unutmayın zira ülkemizde fazlasıyla pahalı biliyorsunuz. Limana girerken de çıkarken de xray den geçiriyorlar bavulları ancak abartmazsanız sorun çıkarmıyorlar. Örneğin benim bavulda 3 şişe vardı ki bir tanesi 1.5 litreydi ancak sorun olmadı. Genelde büyük bavulları inceliyorlarmış, o nedenle sırt çantanıza veya küçük bavullarınıza alkolleri alıp büyük bavula kıyafetleri koymanızı öneririm ;)
1.5 litrelik Stoupaki markası 16.5 euroydu, 70 lik ise 8 euro ki yerel marka ve çok yumuşak, güzel içimi var. En meşhur marka ise Barbayanni ancak Sakız meyhanelerinde ona rastlamadık, çünkü Barbayanni Midilli'de üretiliyormuş. Sakız'da genelde yerel firmalar satılıyordu. Şimdilik bu kadar.
1.5 litrelik Stoupaki markası 16.5 euroydu, 70 lik ise 8 euro ki yerel marka ve çok yumuşak, güzel içimi var. En meşhur marka ise Barbayanni ancak Sakız meyhanelerinde ona rastlamadık, çünkü Barbayanni Midilli'de üretiliyormuş. Sakız'da genelde yerel firmalar satılıyordu. Şimdilik bu kadar.
Bir sonraki gezim Ekim'de İtalya'ya, Sicilya'ya olacak. Takipte kalın! :)
Daha önceki yazılarınızda olduğu gibi en ince ayrıntısına kadar anlatmanız ve karşımda konuşuyor gibi yazmanız çok hoş. Sanki oraya gitmiş gibi oluyoruz yazılarınızı okuyunca ☺️
YanıtlaSilÇok tatlı bir yorum, teşekkür ederim :) Ben yazarken o anlara gidip tekrar yaşıyorum, belki o hissiyat geçiyordur karşı tarafa :)
SilDetaylı bir yazı olmuş, aklımıza gelen tüm soruların cevaplarını bulduk. Sonraki gezinizi de iple çekiyoruz.
YanıtlaSilTeşekkür ederim. Bir sonraki gezim Katanya'nın yazısı yayınlandı ;)
Sil