İran Gezim vol 3- Isfahan

İsfahan'la devam ediyoruz İran gezimize.

Soffeh terminaline gitmek üzereTahran'dan İsfahan'a yola çıktık (bilet 230000 rials). Tahran'da iki tane terminal var. Ben Arjantin terminalinden bindim. Bu arada İsfahan'da da iki tane otobüs terminali var; Kaveh ve Soffeh. Gideceğiniz otel, pansiyon hangisine yakınsa onu öğrenip öyle yola çıkmanızı tavsiye ederim.

Önemli bilgi: Türkiye'den İran'a gidiş dönüş biletlerimi almadan önce küçük bir araştırma yapmış ve Şiraz'dan değil ama İsfahan'dan Tahran IKA havalimanına direk giden otobüsler olduğunu öğrenmiştim. Bunu bilmek önemliydi, çünkü ona göre Şiraz'a geçmeden biletimi almam gerekiyordu, ve öyle yaptım. İsfahan'dan Şiraz'a gidiş-dönüş biletimi alırken İsfahan-IKA biletini de aldım çünkü uçağımın saati kötüydü, sabaha karşı Tahran'da havaalanına tek başıma gidemezdim; o nedenle dönüşte Isfahan'dan (Kaveh otogarından kalkıyorlar) direk IKA havaalanına gittim otobüsle. Dış hatların önüne kadar bıraktı beni koca otobüs sağolsun:p Onu sonra anlatırım fakaaat.. :)

Isfahan yolunda otobüste yanımda oturan kızla muhabbete başladık ve Türkçe'si fena değildi. Arada İstanbul'a geliyorlarmış eşiyle tatil veya alışveriş için. Konuşurken Isfahan'ın aynı tarafına gideceğimizi farkettik. Onu kardeşi almaya gelecekmiş, seni de bırakabiliriz deyince hoop atladım zira dil, yolları bulmak sorun baya orada. Arkadaşımı arayıp evin adresini aldı ve evin önüne kadar bıraktı, çok tatlıydı sağolsun:)

Beni hayal ettiğimden daha yaşlı görünen sevecen bir kadın, çok sevimli bembeyaz bi köpekle kapının önünde bekliyordu. İçeride de annesi vardı en az 60 yaşlarında olan. Başta biraz gerilip sıkılır mıyım lan diye düşündüm evet itiraf ediyorum. Çünkü ev çok sessiz, loş ışıklı idi. Huzurluydu ama aşırı, o da biraz huzursuzluk yarattı bende açıkçası:) Ama ne zamanki bana çift kişilik yumuşak yatağın olduğu koca oda senin dedi, ben bi rahatladım sonunda yumuşak bi yatakta uyuyacağım diye:D Ev çok lükstü, o bölgedeki evlerin hepsi öyleydi aslında. Babası fabrikatörmüş. Tahran'da filan da evleri varmış bunların. İran'da evcil hayvan besleyen nadir insanlardan biri. Oğlu gibi görüyor, her anı ona ayarlıydı. O nedenle gündüzleri ben yalnız gezdim ama bir akşam kardeşinin evinde toplandık, iki arkadaşı da vardı. Sohbet ettik, içtik (İran'da alkol satışı yasak, alkol almak da öyle, ama insanlar ya evlerinde kendi yapıyor ya da bir şekilde getirtiyorlar:)), ardından arabayla bana şehir turu yaptırdılar derken çook keyif aldım hatta İran gezimin en güzel anlarından biriydi gece yarısında eski adıyla şah meydanı, şimdiki adıyla Nakş-ı Cihan (ya da İmam Humeyni) meydanında oturmak. Burası yapıldığı dönemde dünyanın en büyük meydanıymış; şimdi ise Çin'den sonra ikinci en büyük meydanmış.  Hele gece çok farklıydı ya, ışıl ışıldı etraf, camiler. Masalsı bir atmosferdi, büyülendim!! İranlıların deyimiyle Isfahan, nefs-e jahan yani dünyanın yarısı imiş. Özel bir yer
gerçekten!
     
İlk gün hedefim Siosepol köprüsüydü. Si-o-se 33 demekmiş, pol de sütun, 33 sütundan oluşuyor. Adını çok duymuştum, bir de Hacu köprüsünün. Gittiğimde hava aydınlıktı, Zayende nehri kurumuş bir süre önce, herkes üzerinde yürüyordu. Bu çok üzüyordu halkı. Eski halini görünce fotoğraflardan ben de çok üzüldüm açıkçası.

Biraz etrafta dolanıp tatlı, çiçeklerle çevrelenmiş yoldan yürüyerek Hacu Köprüsüne doğru giderken sözlü tacizlere, rahatsız edilmelere daha fazla dayanamayıp geri döndüm varmadan; halbuki kısa bi yoldu, belki 1-2 km. Isfahan'daki sözlü taciz gerçekten çok fazlaydı. her 3 erkekten 2 si kesin laf atıyor, bana öyle oldu en azından sanırım anlaşılıyordu oralı olmadığım. Bir de tek geziyordum ki bu çok yaygın değildi maalesef. Bunlar sebep olamaz ya işte kendimce ordaki gezilerimi iyi geçirmek için nedenler buldum.

Hava kararmıştı bu arada ve köprü görkemli bir hal almış ışıklarla. Ben şehirlerin gecelerini daha çok severim. Özellikle böyle tarihi yerlerin.. Birkaç fotoğraf çektikten sonra köprü altında hayallere dalmışken bir müzik sesi duydum. Santur! Vurmalı bir çalgı. 18-19 yaşlarında 3-4 erkek. Para için filan değil zevk için oradaydı gençler. Öyle büyüleyici ki sesi. Bir de köprü altında ses yankılanıyordu, of.. Oturdum onu dinledim bir süre.  İran gezimin özel anlarından biriydi..

Ordan kalkıp bir şeyler yemek için etrafı dolandım. Restoran ararken, önünde uzun sıralar olan bir dondurmacı gördüm, girdim sıraya ne olduğunu bilmeden:D Bir çeşit tatlı alıyordu herkes dondurma yerine. Adı Feluda imiş. Nişasta, buz ve limon suyu konuyormuş. Bu üçünden farklı bi tadı vardı hoşuma gitmeyen, tuhaf gelen. Safran da koymuşlardır kesin ya o rengini veren safrandır bence :)  Kağıt helva arasında yedim ben, isterseniz bir kaba koyup yanına hindistan cevizli bir şey de koyuyorlar. Mutlaka deneyin bence.
Ertesi gün İmam Humeyni meydanına gittim. Meydanda Ali Gapu Sarayı, Şeyh Lütfullah Camii, İmam Camii, Cuma Camii var. Bir de kapalı çarşı ve pek çok hediyelik eşya alınabilecek mekan. Cuma Camii ziyarete kapalıydı, ben de Şeyh Lütfullah'a girdim (Giriş ücreti 100000rials). Kendi kendime etrafa bakıp dolaşmaya başladım ki biri gelip yalnız mı geziyorsunuz, ben rehberim isterseniz bize katılabilirsiniz, dedi. Kendi kafilesine sordu, onlar tabi gelsin sorun değil deyince, ben de onlara katıldım. 

Kapalıçarşının içerisinde şu an bulamayacağım bir arada bir kafeye götürdü rehber bizi. İçerisi bir türkü antika eşya ile doluydu. Eski tip ütüler, telefonlar, lambalar, halılar vs. Bu fotoğraf da orada çekildi. Çayların yanında getirilen şeyin adı nabet. Sopadan tutup çayın içinde karıştırıyosunuz. Ben normalde çaya şeker atmadığımdan bana fazla tatlı geldi bu ama aslında küp şekere göre çok güzel. Kafeden sonra güzel bir restorana yemeğe gittik.


    
Fesenjan (Tavuklu-cevizli bir yemek. Tatlı-ekşi bir sos bu kahverengi olan. Az miktarı lezzetli ama bana hepsi çok geldi, midem bulandı.)

Khorest Mast (Bir tür tatlı. Yoğurt, safran ve et var içinde)

Yemekten sonra rehber bana eşlik etti ve biz Chehel Sütun, Heşt Beheşt ve sonra Ali Gapu'yu gezdik. 
 
Ertesi gün tek başıma yollara düştüm yine. Bu sefer hedef Vank Kilisesi-müzesi ve Ermeni mahallesiydi. Kilise duvarında beni bu mesaj karşıladı.Ve müzenin pek çok yerinde Ermeni katliamına dair fotoğraflar, resimler, yazılar vardı.

Bu da 13 ten 17 ye kadar sokakların yalnızlığı konulu fotoğrafım. Arkadaş bir çay içecek yer olmaz mı o saatlerde. İspanya, İran, Yunanistan hep böyleydi yani öğleden sonra 3-4 saat yoklar, uyumaya gidiyorlar. Oh ne güzel ya biz de yapsak :)
                                        
Ve o gece Şiraz'a doğru yola çıktım. İsfahan-Şiraz, İsfahan-IKA biletlerimi internet üzerinden ev sahibim aldı, ben ona nakit ödedim, böylece önceden terminale gitmemiz gerekmedi. Isfahan-Şiraz arası 220000 rials. İsfahan-IKA arası da 220000 rials. Royal safar firması ile gittim. Bu arada beş dakika önceden kalkan otobüs de gördüm, yarım saat geciken de. Siz iyisi mi erkenden gidip işinizi garantiye alın. Ha bir de koltuk numarasını takmadıkları durumlar oluyor, bizdeki gibi çok sıkı değil. Bilginiz olsun. İlla ben cam kenarını istiyorum, biletim öyle benim diyosanız, erkenden gidip yerinize oturun..:)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Karadeniz Ereğli'de İyi Yemek Yiyebileceğiniz Mekanlar

Tayland-Fil Safarisi (Yapmayın nolur)

Sakız Adası-Chios (Yunanistan) Notlarım