Cunda!!


Yıllar önce sevdiğim biriyle sadece 2-3 saatliğine gidip bayıldığım ve tekrar gelicem buraya ve kalıcam dediğim Cunda adasında bu yıl bayram tatilinde üç gün kalma imkanım oldu çok sevdiğim bi dostla.
Cunda (Alibey adası), Balıkesir ili, Ayvalık'a bağlı. Cunda'ya ulaşım şu şekilde: İzmir'den otobüslerle 2.5 saatte Ayvalık'a ulaştıktan sonra (Sebat firması İzmir Ayvalık arasında gidiyor özellikle-24 lira-diğer firmalar İstanbul'dan filan gelip devam ediyorlar o nedenle geç kalabiliyorlar, molalar uzun sürüyor vs.boşverin, Sebat'la gidin). Ayvalık'tan otogardan merkeze taksi dolmuşlar var. Oradan taksi dolmuşlarla veya feribotla geçebilirsiniz Cunda'ya. Feribotlar saat başı var. Yazın akşamları yarım saatte bir olabiliyor, kontrol edin muhakkak önceden. Yirmi dakika filan sürüyor feribot. Ayaklarınızı sarkıtın ve manzaranın tadını çıkarın derim. Bu arada feribotla geçerken torpiller gördüm bolca (mor-büyük denizanaları), onlara dikkat etmenizi tavsiye ediyorum çok yakıyorlar, göze gelirse geçici körlük oluyor vs.
Bayram tatili olduğundan boş oda bulmak kolay olmadı. Biz iki kişi iki gecelik yer arıyorduk, çok tatlı pansiyonlar var, taş evlerde konaklarda. Ama fiyatlar uçuktu. Yani bir gecelik 1 oda için 260-300-400 lira diyenler. Bir pansiyon gecelik kişi başı 70 lira deyince direk tuttuk ki pansiyon hemen sahile yakın ve odamız deniz görüyordu, küçük bi odaydı ama sadece uyumaya gittiğimizden yetti de arttı bile:) Atün pansiyon. Ütü gerekti verdiler, saç kurutma makinası istedik verdiler, havlu zaten var odada. Tavsiye ederim yani. Yalnız kahvaltı dahil değildi.

Adaya Girit ve Midilli'den gelenler yerleşmiş zamanında. O nedenle her yerde iki katlı şirin evler var ve adanın yaşlıları Rumca konuşabiliyor. Hele yazın hem Türkiye'nin hem dünyanın pek çok yerinden gelenlerle birlikte tam bir kültür cümbüşü oluyor Cunda :)
Adanın hemen her yeri taş evler, çok sevdiklerimden. Cumbalı, balkonlar işlemeli, motifli. Ahşap ve renkli pencereli çok şirin evler, bayıldım!


Adanın bir kaç yerinde değirmenler var ki değirmenleri çok severim, hep içim hop eder onları görünce, aklıma direk Don Kişot gelir.

Tepedeki değirmen restore edilmiş; önünde kafesi, kilisenin içinde kütüphanesi ile görülmeye değer kesinlikle. Sadece birazcık yürüyeceksiniz, tepeye doğru 10 dakika diyelim. Ama sizi sürekli farklı bir sürprizle karşılayan ara sokaklardan yürüdüğünüz için çok keyifli bir yol:)
http://www.rmk-museum.org.tr/cunda/index.htm


Bir diğer değirmen de diğer tarafta yukarıda. Çataltepe plajına gitmek için değirmen durağına gidip Ayvalık'tan gelen minibüslere binmelisiniz eğer kendi aracınız yoksa. Merkezden 5-10 dakika bayır çıkarak ulaşacağınız değirmenin hemen karşısında durak, oradan biniyorsunuz minibüslere. O değirmenin de altında tatlı bir kafe var. Zamanımız yoktu oturamadık ama atmosfer çok güzel görünüyordu, kahvaltı da 13 lira yazıyordu. Denemek isterdik zira sahilde taş kahve de bir kişi için 17 lira verdik bi kahvaltı tabağına ve çok az şey vardı. Bu arada taş kahve denen mekan çok kalabalık ve sıkışıktı. İstanbul'daki kafelerden farksız. Halbuki ben kafa dinlemek, dinlenmek, sakince yemeğimi yemek istiyordum. Tavsiye üzerine, bir de feribota yakın olup kaçırmamak adına orada iki sabah kahvaltımızı yaptık ama zamanınız varsa benim tavsiyem sokak aralarında sakin bir yerlerde yemeniz.
Çataltepe plajına değinmişken; 1.gün Ayvalık Sarımsaklı plajına gittik feribotla Ayvalık'a geçip ardından hemen sahilden minibüse binerek. Çok kalabalıktı ve deniz bulanıktı. Ayrıca iki şezlong-bir şemsiye için 25 lira verdik. Neymiş duş ve kabinler de ücrete dahilmiş. Bi de olmasaydı hay allam:) Sevmedik orayı. Cunda'da kalsaymışız keşke. Adanın kuzey tarafındaki sahil, koylar çok güzel. Deniz tertemiz ve sakin, huzurlu. Tavsiye ederim. Aynı hizmete burada 15 lira verdik bu arada. Uzanayım güneşleneyim, gürültü olmasın, huzur olsun kitabımı okuyayım diyosanız sezonda, hele ki bayram zamanlarında Ayvalık çok kalabalık, ada güzel:) Akşamları ada da kalabalıktı tabi, gençler çoktu. Öyle diskoymuş vs. beklentiniz yok dimi adaya giderken? heh iyi. Orası meyhane-fasıl yeri. Son zamanlarda artan mekanlar nedeniyle sesler arada birbirine karışsa da yine de çok güzeldi. Taş sokaklarda dolaşırken (aman topuklu ayakkabı giyeyim demeyin, kırarsınız, bileğinizi burkarsınız valla. Taş sokaklar çünkü girintili çıkıntılı. Hem zaten tatildesiniz, rahatlayın biraz boşverin süsü püsü:)) önceden gelip dibek kahvesini içip sevdiğim bir kahveyi (Zeytindalı kahve) buluyoruz, dışarıdaki bi masasına oturuyoruz. Kahvelerimizi yudumlarken yan tarafta fasıl başlıyor. Meğer hemen yanıbaşımız meyhane imiş. Ne ballıyız diyoruz ve keyfini çıkarıyoruz:) 


Vinoşarap evi vardı, Karadeniz pastanesinin yanında hemen. Orada yöresel şaraplar tadabilirsiniz, rengarenk masaları sandalyeleriyle tatlıydı atmosferi. Garson çocuk pek kibar olmasa da ve şarabın yanında balık kraker getirmiş olsalar da (baya bildiğimiz balık kraker, baharatlı filan!) ortam için gidilebilir. Karadeniz pastanesinde de çaylarımızı içerken sahibinin arkadaşıyla muhabbeti kurduk. Sağolsun bize damla sakızlı ve çikolatalı kurabiye ikram etti. Ha bu arada Ayvalık'ın damla sakızlı kahvesi, kurabiyeleri filan meşhur. Ve tabi zeytinleri, zeytinyağları.

Not: Ayvalık merkezde feribottan inince sola yürüyüp ilk sağa girin, uzun işlek bir sokak var. Orada yürürken sıra vardı bir pastanenin önünde sağ kolda. Biz de rica edip tadına baktık kurabiyenin. Üzeri susamlı, ağızda direk dağılan damla sakızlı kurabiye. Çok lezizdi!! Gidin tadın derim, hatta bana da bir paket getirin:)

Değirmene çıktıktan sonra 19.00 da kapandığını duyduğumuz müzeye (Taksiyarhis Kilisesi) girebilmek için acele ediyoruz, aşağı doğru iniyoruz, 5 dakika sonra ordayız. Zehra Teyzenin konağının hemen yanıbaşında müze ve bu zaman kadar görüp etkilendiğim başlıca müzelerden. Hem bir kilise içerisinde oluşu yani atmosferi hem segilenenlerin farklılığı hoşuma gitti.Giriş yetişkin 4 lira.
http://www.rmk-museum.org.tr/taksiyarhis/tarihce.html


Müzenin hemen köşesinde bir tezgaha rastlıyoruz. Güleryüzlü bir kadın karşılıyor bizi. Her şeyi kendi yapıyormuş değişik teknikler kullanarak.Magnetler farklı, taşların üzerine resimler yapılmış, keçeden bir sürü şeyler üretilmiş. Mumları kendi yapıyormuş, kokulu ve balık, kedi vs. şekillerinde. Bir de yastıklar var ki onları satıp satmamak konusunda kararsız olduğunu söylüyor, çok emek vermiş çünkü. O yüzden magnetler 3-4-5 lira, mumlar 4-5 lira ama yastıklara 50-70 arası fiyatlar veriyor. Onların fotoğrafını çekmemişim ya:( Çarşı içerisinde standlar var hediyelik eşyalar filan ama ben bu ablanın küçücük standını öneririm eğer orjinal bir şeyler almak istiyorsanız. Biz bir sürü aldık:)

Ve gelelim bizim pansiyonumuzu bulmamızı sağlayan zeytinyağlı ev yemekleri yapan doğma büyüme adalı olan Neşe ablaya. İkiz kardeşler adlı restoranı işletiyorlar. Neşe ablanın ikiz kızları var, o nedenleymiş. Hemen sahilin paralelinde, bizim pansiyonun (Atün) köşesinde bir yer. İlk akşam yemeğimizi orda yedik. Zeytinyağlı tabağı çok güzeldi, ve kabak çiçeği dolması da öyle. Tavsiye ederim! Fiyatlar ise şöyle: Bir zeytinyağlı tabağı, bir porsiyon salçalı köfte, bir kızartma tabağı, iki kişilik salata yedik. 50 lira civarı ödedik sanırım. 
Bu arada adada bolca kedi ve köpek var, özellikle kediler çok fazla. Hepsi sakin, huzurlu. Yeter ki sevin mest oluyorlar :)

Giderken başka bir tatil planından oraya geçtiğim için hazırlıksızdım. Yolda bakabildim neler yapmam gerektiğine. Bir dahakine sezonda değil de başka bir vakit gidip hem şu rum evlerinden birinde kalıp, sabah Girit kahvaltısı yapıp, sahilde kavun dondurma yiyip, şarapevinde şarabımı yudumlarken kitabımı okuyup, akşam papalina yiyip daha çok fotoğraf çekicem. Tekrar gitmem gerek! :) Edremit'te havaalanı var, İzmir'de de. Ulaşım zor değil yani ;)                                                                           
Gidilmeyene giden ol, aradığını bulan ol, canın sıkıldıkça yok ol. Bazen biraz; gez! (Piri Reis)



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Karadeniz Ereğli'de İyi Yemek Yiyebileceğiniz Mekanlar

Tayland-Fil Safarisi (Yapmayın nolur)

Sakız Adası-Chios (Yunanistan) Notlarım