İstanbul turu-1



Couchsurfing.org artık pek çok kişinin bildiği bir websitesi. Ben de iki senedir üyesiyim. Türkiye'de hiç aktivitelerine katılmamıştım, ta ki geçtiğimiz pazar Cankurtaran-Samatya-Yedikule turuna kadar. 11 de Sultanahmet'te buluşup 17 yi geçerken Yedikule'den ayrıldık. Totalde 4 saat yürümüşüzdür! :) 20-25 kişi kadardık. Çok güzel insanlar vardı, hepsiyle ilk kez tanıştım. İlginç hayatlar, farklı dünyalar... Misal biri İtalyandı. O, çıplak ayakla yürüdü tüm ara sokakları. Niye dedim, neden yani? Öyle daha rahatmış. Ayağına cam filan batacak, başımıza iş açma dedim :)) 

Değişik bir gündü. Kadırga tarafında ara sokaklarda hep mülteciler, göçmenler gelip yerleşmişler buralara. Bir çok tabela ya Tükçe-İngilizce ya tamamen İngilizce. Her köşeden farklı milletten biri çıkıyor. Evler eski, harap. Ama başka bir dünya, farklı bir doku.


          
                'El Pedi' Greek Orthodox Church






















Buralarda Rumlar yaşamış hep zamanında. O sebeple bolca kilise var bu bölgede. O küçücük alanda bile 11-12 tane varmış sanırım ama sadece bir tanesi ibadete açık. Birinin içini gezdik, tadilat yapılıyordu. Çok iyiydi! Onca kilise gördüm ama bu çok iyiydi. Ortodoks olduğundan olsa gerek oldukça sadeydi. Çünkü Katoliklerin gelirlerinin belli bi yüzdesi her ay kiliseye bağış şeklinde gidiyor (bağış değil ama zorunlu), bu sebepledir ki Avusturya'daki bir çok tanıdığım dinden soğumuş ve bırakmıştı. Ya da ibadetlerini sadece evlerinde kendileri yapıyorlardı. İşte bu kesilen paralardan ötürü onlar oldukça şaşalıydı, altın kaplamalıydı her yeri. Göz alıcıydı resmen, süslü püslü ama ben Ortodokslarınkini ibadet için daha mantıklı ve samimi buluyorum. Sade ve huzurlu.


Samatya'ya daha önce bir arkadaşımla balık yemeğe gitmiştim. Orayı da seviyorum. Bu hafta Turizm Araştırmaları Derneği'nce (TURAD) düzenlenen 'Samatya Müzik, Zil ve Caz Festivali' varmış. Yer: Samatya Meydanı. Perşembe Erkan Oğur var, gidicem! O atmosferde çok güzel olacak eminim :)

İstanbul inanılmaz bir şehir. Her gün yeni şeyler öğreniyorum, görüyorum, keşfediyorum ve öğrenciliğimde yapmam gerekenleri geç de olsa gerçekleştirmenin hazzını yaşıyorum. Yedikule zindanlarına ilk kez gittim mesela ve etkilendim!

Yedikule 390 yılında inşa edilmiş. Aslında adı gibi bir zindan oluşturmak amacı ile değil, misafir gelen kralları ve yabancı sarayların mensuplarını ihtişamlı bir şekilde karşılamak için yapılmış. Burası çok değişime uğramış aslında, Latin İstilasıyla çok zarar görüp tekrar toparlanmış ve de farklı bir çok amaçla kullanılmış. Misal hazineler burda saklanırmış bir dönem, sonra saraya götürmüşler. Devlet evraklarının saklandığı, yerli ve yabancı esirlerin hapsedildiği bir yermiş bir zamanlar. Zindanken çok önemli şahıslar kalmış burda, Genç Osman burada idam edilmiş mesela. Bir gece yeniçeriler Osman'ın önce ırzına geçmişler, sonra da öldürmüşler. Ama Osman'ın hücresi demir kapılı ve zincirli, görülemiyor.

Kanlı kuyunun olduğu bir oda var ki tahtaları oldukça eski ve ha kırıldı kırılacak denen, orada dikkatli olun. Ama o kuyuyu görün. Kellesi uçurulan kişilerin kelleleri Marmara Denizi'ne bağlanan bu kuyudan atılırmış. Ayrıca Cüneyt Arkın'ın filmlerinden aşina olduğumuz yılanlı kuyu da orada.
Zindanlar çok bakımsız, pis kokuyor. Hiçbir zindan, oda, bölmede açıklayıcı bi tabela yok, girişteki camları kırılıp bantlanmış. Giriş ücreti 10 lira ve ne yapılıyor bununla bilemiyorum. Ama tavsiyem gitmeden araştırmanıza rağmen orada bilinçli gezebilmek adına kapıdaki görevliye merak ettiklerinizi sormanız.

Velhasıl emeği geçen herkese teşekkür ederim. ve gidiniz görünüz!:)


 

Not: Fotoğraflar aynı etkinliğe katılan Ahmet Aydoğan Atmaca'ya aittir.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Karadeniz Ereğli'de İyi Yemek Yiyebileceğiniz Mekanlar

Tayland-Fil Safarisi (Yapmayın nolur)

Sakız Adası-Chios (Yunanistan) Notlarım