İran gezimin son yazısı: Şiraz
3 ay önce gittiğim İran gezimin yazılarını hala tamamlamamış olmanın verdiği vicdan azabıyla son yazıma başlıyorum. Zaman geçti ve benim balık hafızam bir çok ayrıntıyı silmiştir ama neyse ki notlar almıştım :)
İsfahan'dan Şiraz'a gece yolculuğu yaptım ve sabaha karşı vardım. Couchsurfing sitesinden bulduğum ev sahibim Omid, beni otogardan arabayla aldı. Eve geçtik, sonra kahvaltı, dinlenme filan. Çok kafa biriydi, daha ilk dakikalarda anladım nasıl doğru bir tercih yaptığımı ev sahibim konusunda. Evli kendisi ama eşi şehir dışındaydı. İşi gereği sürekli seyahat ediyormuş. Bunu konuştuk ertesi gün muhabbetimiz ilerleyince. Merak ettim dedim, eşin için sorun değil mi misafirlerinin olması o yokken. "Hayır, biz yıllardır beraberiz, en yakın dostuz aynı zamanda, güveniriz birbirimize. Beraber de ağırladığımız oluyor, tek tek de. Onun da misafirleri oluyor. Birbirimize çok karışmayız o şekilde" dedi. İran'da bu cümleleri duymak oldukça şaşırttı beni ve mutlu etti :)
Bu arada bana bir oda verdi Omid, odada minik bir kütüphane ve askılık vardı. Bir de sandık o kadar. Ortası tamamen boştu. Yer yatağı yaptık hemen bana ince şilteden, ama o sana sert gelir diyerek kendininkini verdi. Omid mühendis, İran ortalamasına göre iyi para kazandığını tahmin ettiğim, iyi bir arabası olan kişi bile yerde yatıyor. İran'da 4 evin 3 böyleydi, öyle bir kültür var demek. Kısa bir dinlenmeden sonra doğru Persepolis'e gittik. Bu arada Persepolis, şehir merkezinden epey uzakta. Araçla yarım saatten fazla sürdü. Otobüsler de gidiyormuş sanırım ve elbette daha uzun sürer. Ayrıca arabayla kafamıza göre şuraya da gidelim, şunu da görelim dediğimiz için (Pasargad'a da gittik) çok keyifli oldu arabayla. Size de öyle tavsiye ederim.
Manzara çok güzeldi yolculuk sırasında, göz alabildiğine düzlüktü.Gezerken bir yandan Omid tarihini anlattı, kendim gitsem öyle keyif alamazdım.
Akşam tekrar çıktık ve Hafız'ın mezarına gittik (Hafıziye). Orada geçirdiğim zaman İran seyahatimden aklımda kalan en özel anlardandı! Hafız çok ünlü bir şair ve alkol alması, dini bütün olmaması hiçbir şeyi etkilememiş, öyle çok seveni var ki! Daha çok hayattan, hayallerden, gelecekten, aşktan bahsediyor şiirlerinde.
Mezarının etrafında oturacak yerler vardı, arkada soft bir müzik çalıyordu. Kimse kimseye karışmıyordu. Omid dedi ki, bir sorunun varsa örneğin, oraya gidip saatlerce oturup düşünebilirsin. Tam öyle bir yerdi gerçekten, çok farklı bir enerjisi var, etkilendim. Sonra mezarın kenarında oturan biriyle konuştu Omid ve adam elindeki kitaptan bir sayfa açmamı söyledi. Sonra o sayfadaki şiiri önce Farsça okudu sonra da basitçe İngilizce'ye çevirdi. Genel olarak şöyle bir şeydi. ''Sen güçlüsün ve farklı bir enerjin var. Bir şeyi gerçekten istersen olur, kalpten istersen.'' Bunun epey geyiğini çevirdik Omid'le. Ama etkilenmedim değil hani. Gerçekten kalpten isteyeceğim, dileyeceğim bundan böyle, evrene o enerjiyi vereceğim! :)
Ertesi gün yürüyüşe çıktım, İrem bağları eve 200 m uzaklıktaydı ama gitmedim. Açıkçası İran'da her yer parklar, çiçekler, bahçeler. Çok güzel ama farklı olmadığından cezbetmedi beni, vaktimi daha farklı değerlendirmek istedim. Hedefim Kerim Han kalesiydi. Oraya doğru yürürken iki genç kadın bankta oturuyordu, onlara sordum kaleyi. Aslında elimde harita vardı, ama yol epey uzun görünüyordu, yürüsem mi emin olamadım, toplu taşımayla nasıl giderim diye sormak istedim ama ingilizceleri yoktu. Türkçe çok az biliyordu bir tanesi. Bende Farsça yok. Üçümüz çok komiktik ama bir şekilde anlaştık vücut diliyle. Beni bırakmadılar. İlla eve gidelim annem yemek yapsın dedi biri. Yok dedim, sağolun. Bekle birlikte gidelim kaleye biz seni götürelim, dediler. Sonra bitanesinin sevgilisi geldi arabayla, bizi oraya götürdü.
Gittik kaleyi gördük, bir sürü fotoğraf çektiler kendileri, benimle filan. Ordan çıktık kararsız kaldılar benimle devam etmeye çünkü ben bisürü cami, türbe gezeceğimi anlatmaya çalıştım. Sonra ayrıldık.Bu arada öğle saatleri olduğundan her yer kapanmıştı. Ne bir döviz bürosu bulabildim ne restoran. Bu duruma uyuz olmaya başlamıştım artık. Arkadaş 3-4 saat hayat duruyor resmen ve sen turist olarak baya ortada kalıyorsun. Sonra tesadüfen bi yer buldum, lüks bi yerdi. Açık büfe bişiyler vardı, salata çeşitleri filan. Rialim yetmeyince dolar bozdular (Turistik mekanlarda dolar bozuyolar, ancak düşük kurdan tabi. Olsun, o sıcakta döviz bürosu aramaktan iyidir. Çok sıcak olduğunu söylemiş miydim? haha).
Sonra rastgele yürümeye başladım, yolculuklarda en sevdiğim şey zaten. Kapalı çarşıyı buldum, orda biraz dolandım ama Tebriz ve Tahran'daki kapalı çarşılardan sonra biraz vasat geldi. Oradan Şah-e Çerağ Türbesi'ne (Işıkların şahı) gittim. Şiiliğin önemli ziyaret yerlerindenmiş. Büyük bi avlu var, ortasında havuz var. Turistlerin girişi serbest ama turistler için kurallar yazıyor girişte İngilizce. Öncelikle çador denilen pelerin gibi giysiyi giyiyorsunuz üstünüze, orda girişte giymenize yardımcı oluyorlar çünkü karışık bir şey. Türbeye girerken de ayakkabılarınızı çıkarıyorsunuz, poşete koyuyorlar ve numara veriyorlar size. Orada vestiyer var. Kadınlarla erkekler ayrı giriyor içeri ve tamamen ayrı yerlerde yapıyorlar ziyaretlerini. Mezar inanılmaz cafcaflı, parlak taşlarla bezenmiş. Fotoğraf çekmek yasaktı maalesef size gösteremiyorum ama kesinlikle gidin derim! O atmosfere tanık olun. Ben pek inançlı biri değilim, ama o mezara dokununca ağlayanlar, yüzlerini sürenler, birbirlerinden destek alarak kendine gelmeye çalışanlar.. Çok ilginçti. Ama çok kalamadım çünkü hava 40 derece, üstümde o çadorla bayılacaktım. Çıktım oradan ve yürümeye devam ettim. Nasır Al- Mulk camisine gittim, rengarenk camlarıyla çok tatlı bir yerdi.
Dışarıda iki tane döşek vardı ama sert tahtaydı baya alt tarafı. Birinde bir abi uyuyordu. Hava çok sıcak ve ben çok yorgundum. Uzaktaki bir çocuğun tuhaf bakışlarına aldırmadan uzandım ben de. Normalde bir kadının orda uyuması mümkün olmazdı sanırım ama turist olduğumu anladı sonra ve bakmayı kesti. Biraz sızmışım. Toparlayınca ordan çıkıp Vekil camiye girdim, biraz da orda zaman geçirdim. Artık camilere gitmek benim için gölgede kalmak amaçlı olmaya başlamıştı. Baya sıcaktan tansiyonum düştü derken akşamüzeri oldu. Omid aradı ve buluştuk, eve geçtik biraz dinlendik. Akşam yine yemeye gittik ki tüm İran gezim boyunca gittiğim en iyi yer, en güzel akşam yemeğiydi! Buranın adı Emarat-e Shapoori imiş.
Atmosfer, servis, sunum çok iyiydi. Canlı müzik vardı aşağıda. Biri gitar diğeri tar çalan iki çocuk. Son gecem çok güzeldi yani.
Ordan dönüşte manava uğradık çünkü çeşit çeşit kavunları var ve özellikle birini tatmak istiyordum ben. Adı Kherboze diye yazılıyor latince (herbose şeklinde okunuyor.) Tatlı değildi çok.
Gece Omid bir şeyler yazmam için kağıt bıraktı, tüm misafirlerinden rica ediyormuş. Benim evimde de var böyle bir alan. Gelenler not yazsın, resim yapsın, yeterki küçük bi hatıra bıraksın diye:) Sabah taksi çağırmıştık, o beni doğruca otogara götürdü. Hamsafar ile Şirazdan Isfahan'a gittim (250000 rial). Orada 1 saatlik beklemenin ardından Isfahan-IKA ya giden otobüse bindim (220000 rial) ve beni dış hatlar giden kapısı önünde indirdiler.
Bir sonraki gezelim, görelim, tecrübelerimizi paylaşalım, ne zaman nereye nasıl gidelim konulu yazımda görüşmek dileğiyle dostlar! :)
Yorumlar
Yorum Gönder
Beğendin mi?