İran Gezim vol 2-Tahran

ve Tahran'la gezi yazılarıma devam ediyorum :)

Ev sahibim beni 9 olmadan bekliyordu, işe gidecekti çünkü ama hem trafik hem indikten sonra metroya kadar binmem gereken bi otobüsün oluşu işleri uzattı. İngilizce bilene sokakta zor rastlandığından adres de sorulamıyor haliyle. Derken vardım eve:) 30 lu yaşlarında, güleç, açık fikirli bir kadın karşıladı beni Tahran'da. Evde biraz dinlenip kendimi Tahran sokaklarına bıraktım sonra, hava 35 dereceydi. Öncelikle metroya binip merkezi bir durakta inip rastgele yürüyeyim diye düşündüm ki bu yol genelde tutar ve sizi keyifli sürprizlerle karşılaştırır:) O sırada da cs den başka birine mesaj attım görüşmek için, Sarmad.
                                                                          Tahran sokakları
                                                   
Bu arada Tahran'da metro gelişmiş, büyük, klimalı, güzel. Çok fazla da satıcı var, onlara bakarken erkeklerin bölümüne geçmiştim yanlışlıkla, herkesin gözü üzerimdeydi:( Ha bu arada toplu taşımalarda erkeklerle kadınların bölümleri ayrı, söylemiştim değil mi? Erkekler ön tarafta, kadınlar arka tarafta oturuyorlar. Otobüslere binerken orta kapıda da kart okutma makinası var kadınlar için. Ama yanında bir erkek varsa erkek tarafında da oturuyorsun, gerçi ben tek başıma pek çok kez oturdum kimse bir şey demedi. Şehirlerarası otobüslerde yanınızda tanımadığınız bir erkek de oturabilir mesela. Ama koltuklar aşırı büyük olduğundan arada bi yarım metre filan oluyo zaten. Yani bu tarz kurallar var ama öyle sıkı değil benim gördüğüm.

Sarmad gelene kadar ben pazarı dolaştım. Oldukça büyük; halıdan, baharatlara, şallardan, elbiselere ne ararsanız var. Ancak ben Tebriz'de de çok büyük bir pazar gördüğüm için çok ilgimi çekmedi. Bi de benim bu kadar kalabalıkta içim daralıyor. Öyle alışveriş delisi de olmayınca bir kaç hediyelik aldıktan sonra oturdum bir gölgede gelen geçenleri seyrettim. Yalnız yolculuk ederken bolca gözlem yapma fırsatı oluyor insanın ve bu çok keyifli bence. Öncelikle Tahran'da epey turist vardı. Tahran büyük bi şehir olması dolayısıyla kıyafet konusunda daha esnekti, hele de turist olunca pek bir şey demiyorlar ama beni İranlı sandıkları için mi nedir, 10 günlük yolculuğumda üç kere polis/güvenlik görevlileri tarafından şalımı&bluzumu düzeltmem için uyarıldım! Çok rahatsız edici bir durum gerçekten. Neyse.

Sarmad'la buluşunca önce oranın en ünlü restoranlarından birine gittik hemen pazarın orda, adı Moslem Restaurant. Yer bulmak çok zor, biri oturuyor biri kalkıyor. Dar alan, mümkün olan en fazla sayıda masayı sığdırmaya çalışmışlar. Salata kebap vs. aldık ama bir porsiyon aldık çünkü iki kişiye yetecek kadar oluyor. Pilav yine kocaman geldi tabi. 280000 rials. Pilav yağsız, tuzsuz ve tabi safranlı. Üstüne tereyağı koyuyolar isterseniz siz açıp karıştırıyorsunuz, tercihe bağlı. Bu restorana has değil, hep bu şekilde sunuluyor.


Ardından İran Milli Müzesine gittik. İçeride çok iyi koleksiyon var, ama en ilginci 'Tuz Adam' dı.  http://en.wikipedia.org/wiki/Saltmen

Ben Golestan Palace (Gülistan sarayı) görmeyi istiyordum. Oraya geçtik ancak pazar diye kapalıydı, üzüldüm. İşin kötüsü ertesi gün gittiğimiz Saadabat Palace da kapalıydı, orası da pazartesileri kapalıymış.

Sonra öğrencilerin ve sanatçıların takıldığı tatlı bir kafeye gittik. Öyle mekanlar azmış İran'da, mutlu oldum orayı öğrendiğime, adı Cafe Lorca. Felestin caddesi var hemen yakınında ve hayatımda içtiğim en iyi çikolata shake oradaydı! 
Burdan sonra beni, Tahran'ı tepeden görebileceğim bir yere, Baam-e Tehran 'a götürdüler (Velenjak). Manzara çok güzeldi gece, ışıl ışıldı. Orda bir dondurmacı vardı, ona da uğrayın derim, açık büfe misali istediğiniz dondurmadan istediğiniz kadar kendiniz alıyor, üzerine istediğiniz çikolata, fıstık, bonibon vs. koyuyorsunuz ve onlar tartıyor sonra. 3 kişi aldık, 225000 rials verdik. O sırada aramızda geçen alkol muhabbetinin üzerine arkadaşım evde var Aragh, istersen gidelim dedi. Evleri site içerisinde, çocuk parkı vardı, orda hem salıncakta sallanıp hem aragh içtik. Aslında çok riskli bir şeydi. Yakalasalar sınır dışı ederlermiş beni. O yasak nedeniyle alt tarafı 1 bardağı 3 kişi içtik ama çok keyifliydi :) Sonra açtık müziğin sesini söyleye söyleye beni eve bıraktılar zira saat 21-22 den sonra tek başına yürüme o taraflarda dediler (Tahran'ın doğusu), biraz tehlikeliymiş.

Ertesi gün kahvaltıda ev sahibimle kadınların yaşadıkları zorluklar ve ilişkiler üzerine yaptığımız sohbetin ardından tekrar soluğu Tahran sokaklarında aldım. Sohbet üzerine söyleyebileceğim şey; belli bir eğitim seviyesi üzerinde olan ve diğer kültürlerle iletişim kuran kadınların hemen hepsi mutsuz ve biraz ümitsiz. Bu nedenle farklı ülkelerde yaşamanın yollarını arıyorlar. Sadece kafasına bağladığı şal değil olay, kadınların her hareketini 50 kez düşünmek zorunda oluşu, erkeklerin -bekar, evli, genç yaşlı farketmez- kadınlara yaklaşımları, dedikodular, hep susmak, sinmek ve istedikleri yaşamı tamamen evlerinin içine hapsetmek zorunda kalışları.. Gözleri dolu doluydu anlatırken. Of!

Ertesi gün tekrar Sarmad ve arkadaşıyla buluştuk. Bu sefer Tajrish'e gittim metroyla. Amaç Saadabat palace tı önce. Orası kapalı olunca beni yemeğe götürdüler Tajrish'te. Meydan vardı bir tane (adını unuttum), tam onun kenarında oldukça ünlü bir restoranmış. Kebaplar çok iyiydi, hatta tüm yolculuğum boyunca yediğimin en iyisiydi diyebilirim. Bu arada ayranlar hep baharatlı ve tuzlu geliyor, hazırları bile öyle, sade satılmıyor hiç. Ama ben çok sevdim, ferah ferah. Ordan Cafe Viuna adlı bi kafeye gittik ki burası sinema müzesinin bahçesinde çok güzeldi (Bagh-e Ferdows-Valiasr caddesi).                                                     
                                                         Çeşit çeşit ekmekleri var, bayıldım:)
Burda sonra bilet almak üzere otobüs durağına gittik, bu aşamalarda yanınızda oralı biri olması çok avantaj, belirteyim. Oralara gitmek, bileti almak sıkıntılı epey. Bizim Esenler otogarına bi turistin gitmeye çalışması ya da orda bilet almaya çalışmasını düşünün, aynı! Tahran, İstanbul'dan daha az kurallı, daha keşmekeş.. Yayaların hiçbir önceliği yok, hatta yaya için ışıklar bile çok çok az. Çoğu yerde elinizle durdurarak geçiyorsunuz, çok dikkatli olun. Ben pek beceremeyince hep insanların arkasına saklanarak geçtim:) Bu arada çok fazla sayıda motosikletli var. Hatta motosiklet taksiler var. Taksilere dair daha ayrıntılı önceki yazımda bahsetmiştim.

Bileti alıp eve dönmeye çalışırken inanılmaz bir trafiğe yakalandık. Hangi yolu denediysek aynıydı. Stres olduk çünkü yemeğe bekliyordu ev sahibim ve 1.5 saat geç kalmıştım. Aksilikler devam ederken bir anda araba bozulmasın mı? Baya yolda kaldık, kısa bir mesafe arabayı ittik filan. Yok böyle bir şans. Neyse ki ev sahibim çok anlayışlı biriydi ve neyseki sarma uzuuun sürede pişen bir yemek haha. Gittiğimde henüz pişmemişti. Ev sahibim bana İran usulü sarma yapmış ya kıyamam. Yanında da sebze çorbası vardı ki ona bayıldım! Yemeği yerde yedik, büyük bir yemek masası olmasına rağmen, o ilginç geldi bana.
Yerde uyudum orada. İran'da genelde yerde oturuluyor ve yerde yatılıyor. 5 ailenin evinde kaldım ben ve sadece 2 evde vardı büyük, yüksek yatak. Burada dolabın içinden ince bi yer yatağı çıkardılar, üzerine kalın bi battaniye, oldu sana yatak:) Bizim kadar temiz olmadıklarını belirtmeliyim ya da bana göre desem daha doğru olur. Ben yanımda yastık kılıfı götürmüştüm (bunu hep yaparım ne olur ne olmaz), onu 4 evde sermek durumunda hissettim kendimi, tabi ev sahibimin görmemesine dikkat ederek.

Bu arada arkadaşları gelmişti, 2 çift ve ben. Oldukça komiklerdi, bol bol geyik yaptık ve güldük. Bel altı espriler çoktu. Hepsi iyi şirketlerde çalışan, politik ve açık fikirli insanlardı. Türkiye'de büyük bi ön yargı var İranlılara karşı. O nedenle bu gözlemlerimi de paylaşıyorum. Olumluları da olumsuzları da yani.

Ertesi sabah kalkıp kimseyi uyandırmadan çıktım evden ve İsfahan'a doğru yola çıktım... 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Karadeniz Ereğli'de İyi Yemek Yiyebileceğiniz Mekanlar

Tayland-Fil Safarisi (Yapmayın nolur)

Sakız Adası-Chios (Yunanistan) Notlarım