Güzel atlar ülkesi-Kapadokya

Bugün kullanılan Kapadokya adı, Pers dilinde "Güzel Atlar Ülkesi" anlamına geliyormuş. Güzel atlar ülkesi ne güzel isim yahu! Geçen ay Kapadokya'ya gittik, yine bir couchsurfing organizasyonuydu. Neco sağolsun çok keyifli bi program hazırlamıştı bizim için. 27-28 kişiydik ve hemen hepsi çok kafa dengi insanlar olunca gezi daha da eğlenceli oldu tabi. Oyunlar, şarkılar, türküler, gün doğumu, gün batımını izlemeler, lezzetli yemekler, şarap tadımı derken 2 gün nasıl geçti anlamadık. Şimdi gelelim ayrıntılara...

Biz cuma gece 23 gibi Mecidiyeköy'den çıktık, yolda birkaç kişiyi daha alıp Güzel atlar ülkesine sabah 10 gibi vardık. Tabi bunun yaklaşık 2 saati molalarda geçmiştir. Yani yol otobüsle 9 saat filan sürüyor sanırım. İlk iş Göreme'deki otelimize gidip odalara yerleşmek oldu. Otel mağara otellerden biri, (Adı Lalezardı.) Tertemizdi, şampuanından saç kurutma makinesine her şey vardı ve çalışanları da çok yardımseverdi. Tavsiye ederim.
Tabi sadece eşyaları bırakıp çıktık vakit kaybetmemek adına. İlk olarak Uçhisar kalesine çıktık, kale Göreme bölgesinin en yüksek yerinde olduğundan manzara pek güzeldi.

Kaleye girişte müze kartı geçerli değil. Ücret beş liraydı yanlış hatırlamıyorsam. Öğrenci kartınız varsa daha da azdı. Hemen kale girişinde tezgahlarda bölgede yetişen meyvelerin, yemişlerin kurusunu satıyorlardı. Tabi ki hemen aldık, öyle güzel şeyler var ki, erik kurusundan iğdeye, dut kurusundan keçi boynuzuna. Tatları çok iyiydi, tavsiye ederim hele İstanbul'da yaşayıp benim gibi doğal yiyeceklerden uzak kalanlar için nimet :)

Sonraki istikamet Göreme açık hava müzesiydi. Oraya girmeden önce hediyelik eşyalar satan dükkanlar ve birkaç lokantanın olduğu sokak vardı, orada karnımızı doyurduk. Gözleme yedik biz, fena değildi ama hazır yufkadan sonuçta. Büyük beklentilere girmeyin derim, sırf karnınızı doyurmak için oturun orda, alkol filan da var, serinlemek için güzel. Göreme açık hava müzesine girişte müze kartı geçerli. Orda en az bi saat hatta iki saate ihtiyacınız var. Girişte bi kafe var, bitirdikten sonra orada oturup bişiyler de içebilirsiniz.
http://kapadokyaweb.com/inceleme/goreme-acikhava-muzesi

Sonrasında Zelve ve Paşabağ'a gittik. Zaman azlığından aşk vadisinde yürüyemedik. Zelve Ören Yeri, bölgede peribacalarının en yoğun olduğu yermiş. Bu geziler sonrasında otele döndüğümüzde saat 18-19 gibiydi. Biraz dinlendikten sonra yemek için hemen otelin yakınındaki Köy Evi Restoran'a gittik. Yemekleri çok lezzetliydi. Herkes kişi başı 30 lira verdi, ve arasıcaklar ana yemekler tatlı derken o kadar çok yedik ki anlatamam. Bir de ev yapımı şarap içtik, bayıldım, satın almak istedim ancak şarabı kendileri yaptıklarını ve satmadıklarını söylediler, çok ısrar ettim ancak maalesef alamadım. Ardından hemen 3 dakika yürüme mesafesindeki tepeye çıktık. Gece öyle güzel görünüyordu ki Göreme. Manzara inanılmazdı. Sonrasında eğlenmek için merkeze indik ancak sadece bir tane yer var düzgün. Aslında pub gibi ama belli bi saatten sonra müzik değişiyor,dans edilebiliyormuş. Biz bi tekelden içeceklerimizi alıp otelin bahçesinde oturup sohbet ettik, güzeldi.

Ertesi gün, gün doğumuyla beraber balon için gidenler oldu, ben yükseklik korkumdan dolayı gitmedim. Ancak 7 de kalkıp o tepeye çıktık ki hem gün doğumunu izleyelim hem balonları görelim diye. Çok iyiydi! Hep fotoğraflarda gördüğüm o manzara karşımdaydı, onlarca balon havada süzülüyordu ki bi tanesi çok yakınımızdan geçti. Biz de tepede oturup sessizliği dinledik. 

Kahvaltı ardından Göreme'den ayrılmadan önce motor ve bisiklet kiralayıp biraz dolaştık. Eğer büyük bi grupla gitmediyseniz tavsiyem araba, motor veya bisiklet kiralayıp gezmeniz. Böylelikle çok güzel yerler keşfedebilirsiniz. Grupla, otobüsle gezmek daha zor çünkü gruba bağlısınız ve zaman sorunu oluyor. Bir de mümkünse 2 gün değil de en az 3 gün ayırın.

Derinkuyu yeraltı şehirlerine gittik pazar günü devamında. Müze kart geçerli burda. İnanılmazdı, nasıl yapılmış oralar insan hayrete düşüyor doğrusu. 8 kat gezilebiliyor ancak 10. kata kadar keşfedilmiş. Hayvanların bağlandığı yerlerden yiyeceklerin depolandığı bölümlere, şarap yapımında kullanılan odalardan havalandırma sistemine kadar her şey düşünülmüş. Bölümler arası geçişler dar tünellerle yapılıyor ve her giriş değirmentaşı biçimindeki hareketli kaya kapılarla kapatılabiliyor. Böylece düşman saldırılarından korunuyorlarmış. Burada zamanında yaklaşık 20.000 kişinin yaşadığı tahmin ediliyor. Bu arada klostrofobisi olanlar girmese daha iyi, çünkü geçiş yapılan tüneller oldukça dar ve biz içerdeyken 2 dakikalığına elektrikler de kesilmişti, biz eğlendik ama kimileri baya gerildi.
                                             
Derinkuyu yeraltı şehirlerinin hemen yanında bir kilise var oldukça eski. 

Ödenek olmadığından tadilat yapılamıyormuş, kilisenin etrafındaki bölgenin çocuklarının söylediğine göre. O çocuklar zaten direk etrafınızı saracaktır, bırakın anlatsınlar. Epey güzel bilgiler veriyorlar, hikayeler anlatıyorlar hiçbir kitapta yazmayan ve sizden sadece harçlık istiyorlar. Örneğin rahibin kendisi, eşi ve çocuklarının konulduğu mezar biçiminde oyuklar vardı hemen kilise kapısının önünde. Oranın üzerinden insanlar her geçişinde, orada yatanların günahlarından daha da arındığına inanılıyormuş. Sonra duvarda çevrildiğinde dönebilen parçalar var Onun dönmesi, binanın hala sağlam olduğunu gösteriyormuş. 1 ay önce yazsaydım keşke, unutmuşum bi çok hikayeyi. Bir de çok hızlı anlatıyorlar, ezberlemişler, Japonca bile anlatabiliyorlarmış..:) Siz farklı sorular sorun ki farklı bilgiler de edinebilin. Örneğin o kilise çevresinde bir tane kılıç bulmuş köylülerden biri, ki çocuklar tanıyor, evinde asılıymış şu an vs. vs.

Ardından Ihlara vadisine gittik (müze kart geçiyor). Bulunduğumuz yerden sağa veya sola şeklinde 2 rota vardı. Biz uzun olan tarafına gittik, yazılan 3750 m idi ancak hiç sanmıyorum o kadar yürüdüğümüzü. Yürüyüş yolunda çay içip bişiyler yiyebileceğiniz yerler, tuvalet bile var, sıkıntı yok:) Temiz hava, yanınızda buz gibi akan Melendiz çayı, yemyeşil her yer. Yol üzerinde kiliseler, zamanında insanların yaşamış olduğu oyuklar vs.
Sonrasında Selime Katedraline gittik (burada da müze kartı geçerli) ki benim en sevdiğim yerlerden biri oldu. Garip bi huzur vardı orda. Tekrar gittiğimde oraya kesin uğramak ve düşüncelere dalmak istiyorum, yalnız başıma ve uzuuun zaman.
Dönüşte Tuz Gölü yolumuzun üzerindeydi, ve ısrarlarımız sonucu yarım saatliğine durduk:) Tam güneş batarken oradaydık şansımıza. Bir de ben iki arkadaşı gaza getirince üçümüz ayaklarımızı soktuk göle. Gölün kenarında tesis var ve ayak el yıkamak için musluklar var, rahatça girin yani:) 
Kapadokya gezimiz böylece sona erdi.

Yorumlar

  1. ürgüp yapmadan mı gittiniz şimdi.. bir ürgüp'lü olarak üzüldüm.. Ürgüp varken Göreme-Uçhisar yoktu :). umarım yolunuz daha uzun bir zaman dilimi ile tekrar buraya düşer..

    YanıtlaSil
  2. Teşekkür ederim. Tekrar gidicem zaten yetmedi ki zaman. Bu sefer Ürgüp'e gidicem evet.. :)

    YanıtlaSil
  3. Oranın adı "güzel atlar" değildir. Güzel atlar uydurma bir isim ve kökeni karışık.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Beğendin mi?

Bu blogdaki popüler yayınlar

Karadeniz Ereğli'de İyi Yemek Yiyebileceğiniz Mekanlar

Tayland-Fil Safarisi (Yapmayın nolur)

Sakız Adası-Chios (Yunanistan) Notlarım