İstanbul turu-2


ve bir İstanbul turumuzla daha karşınızdayız!:) Ne zamandır merak ettiğim, görmeyi çok istediğim Balat, Fener'deydik geçtiğimiz pazar yine couchsurfing aracılığıyla.. Eminönü'nden kalkan otobüslerle 2-3 durak sonra inip biraz yürüdükten sonra karşıya geçtik ve gezimize başladık:)

Önce temel bir kaç bilgi vereyim. Balat, Fatih ilçesine bağlı Haliç kıyısında bir semt. Zamanında İspanya'dan gelen Yahudiler buralara yerleştirilmişler ve sonra başka yerlerden de Yahudiler göç etmiş. 1950 lere kadar Yahudi nüfusu yoğunluktaymış. Balat Yahudileri 1950 lerden itibaren İsrail'e göç etmiş, şu an çok az Yahudi yaşamaktaymış Balat'ta.

Sokaklar dar ve yokuş. Bol bol merdivenli. Evler 2-3 katlı, şirin ama çok eski. Ama Avrupa Birliği 220 evi, 10 milyon dolar harcayarak restore etmiş. Restorasyondan sonra ev sahiplerine yenilenmiş evlerini beş yıl satmamak kaydıyla geri vermişler. Evlerin üzerinde restorasyon yapıldığına dair tabelalar vardı.

                                                           Güven Sayın'ın objektifinden.

En önemli yapılarına gelince;

Rum Ortodoks Patrikhanesi (Fener Rum Patrikhanesi olarak da biliniyor) oldukça önemli bir yer. Biz gittiğimizde içerideki ayin yeni bitmişti. Çok fazla gösterişli, şaşalı, parıltılı (Yahudilerin ibadet ettiği yerlerin farklı olması beklenemez zira daha önceki yazılarımdan birinde kiliseye bağlı yahudilerin aylık gelirlerinden bir miktar kestiklerinden bahsetmiştim sanırım, yardım amaçlı).

                                                           Güven Sayın'ın objektifinden.

Fener Rum Erkek Lisesi de (Günümüzdeki adı: Özel Fener Rum Lisesi ve İlköğretim Okulu) 1454 yılında kurulmuş ilk erkek Rum eğitim kurumu. Kırmızı Mektep diye biliniyor. Sebebi de binanın cephesindeki kırmızı tuğlalar. Bu tuğlalar Fransa'dan (Marsilya) getirilmiş.  Binanın mimarisi çok etkileyici, korku filmlerindeki şatolar gibi.. Bugün 50-60 öğrenci ile karma eğitim veriliyomuş. Öğrenim dili de Türkçe ve Yunanca imiş. Ayrıca buradaki teleskop da dünyanın en eski 4. teleskopuymuş.
Ara sokaklarda yürürken önünden geçtiğimiz eski yerin adı Agora meyhanesiydi, hepiniz bilirsiniz 'burası Agora Meyhanesiiiii' diye başlayan sözleri. Önünden geçerken aa bu Agora Meyhanesi, meşhur şarkıdaki mi yoksa sadece isim benzerliği mi diye düşünmüştüm ve meğer ta kendisiymiş! Balat'taymış.

Bolca yürüyüp, Kariye müzesinin önünden geçip ve fakat müze kartımız olmadığından, giriş 15 lira olduğundan ve en önemlisi çok yorgun olduğumuzdan oraya girmeyip ortadaki çay bahçesinde soğuk bişiyler içmeyi tercih ettik.

Sonra.. Pazardan taze fındık alıp turistlerle paylaştıktan sonra soluğu Çanak adlı meşhur kuru fasulyecide aldık. Neden meşhur? Çünkü bu kuru fasulye mangalda, çanakta yapılıyor:) pastırmalı ve etlisi var. Ben o sıcağa rağmen evet itiraf ediyorum, pastırmalı yedim! Ama zaten 3 parça koymuşlardı, çok değil.

Ha bu arada bir tabak pastırmalı kuru fasulye, bir tabak güveçte yoğurt (çok güzeldi) bir de su 16 liraydı. Köftesi de çok meşhurmuş, bir dahakine de onu denemeyi düşünüyorum. Yeri de eski Galata Köprüsü'nün çaprazında kalıyor. Tavsiye ederim! :)

Ardından Eyüp'e geçtik ve yukarı doğru mezarlığın içinden yürüyerek Pierre Loti tepesine vardık. Oraya yürüyerek gitmeniz gerekmez, teleferik de kullanabilirsiniz. Pierre Loti, İstanbul'a ilk kez 1876 yılında görevli subay olarak gelmiş ve Aziyadé adlı romanına adını veren kadınla burda tanışmış. İstanbul'da bulunduğu zamanlarda Eyüp'te yaşamış. İstanbul'a hayran olan Pierre Loti, kendisini her zaman Türk dostu olarak nitelendirmiş ve işte bu tepeye onun adı verilmiş. O tepeden İstanbul çok güzel görünüyor, manzara süper. Gidin ve Türk kahvenizi yudumlarken manzaranın tadını çıkarın.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Karadeniz Ereğli'de İyi Yemek Yiyebileceğiniz Mekanlar

Tayland-Fil Safarisi (Yapmayın nolur)

Sakız Adası-Chios (Yunanistan) Notlarım